20 Eylül 2014 Cumartesi

Okyanus lezzetlerinin İstanbul adresi;Galapagos Restaurant


Bugünlerde tasarımlarıyla ön planda olan mekanlar çoğunlukta olsa da şimdiden o tasarımlar farklı bir bakış açısıyla mutfaktan başlayan ilgi çekici tatlar olarak yerini alacağa benziyor şüphesiz bu değişikliğin öncüsü Galapagos olur.





Menüde pirana olduğunu duyduğumda beni heyecanlandıran davet edilir edilmez hiç şüphesiz koşar ayak gittiğim restaurant Galapagos.Hepimiz biliriz ki;denizden gelen herşey şifalı ve yararlıdır.''Denizden babam çıksa yerim'' lafını ''okyanustan pirana gelse yermisiniz?'' sözüyle değiştirebileceğim bir mekan öyleki o akşam pirana yermiyim?yemezmiyim? diye düşündüm durdum.Poseidon (okyanuslar ve denizler tanrısı) görse şaşırır kalır, bu balıkların burada ne işi var? diye bende şaşkınlık ve burayı keşfetmiş olmanın verdiği mutlulukla leziz ve taze yemekleri bir güzel mideye indirdim.

Deniz Manzarası olan heryerde balık yemek daha keyifli 
Sağdan sola mekan işletmecisi Sevda Hanım,İşetme müdürü Jale Hanım ve Alin Hanım tam bir bayan hakimiyeti ile beslenen retaurant bu yüzden herşey özenle ve bayan gözüyle masamıza geliyor...





Florya Menekşe'de 2 katlı, terası ve deniz manzarası bulunan bir konumda yerini alan bu restoran daha çok çok yeni henüz  iki haftalık.Dünya'yı sırt çantasıyla gezmiş gezgin bir çift olan Sevda ve Kaan yurtdışında deneyimlediği lezzetleri Türkiye'ye uyarlamasıyla oluşan amatör bir okadar profosyonel ruhla yola çıkmışlar Slogan şu; Dünya'daki tüm balık çeşitlerini İstanbul'da tadabileceksiniz.Balıkseverler için ne güzel bir haber.Benim bu restoran için nacizane sloganım şu ; ''Okyanusların lezzeti,Ekvator adalarının şanı adına hoşgeldin aramıza Galapagos '':)

İsmini büyük okyanusun doğusunda bulunan Ekvator'a bağlı takım adalarından alan Galapagos Balık Restaurant bu bölgede bulunan tüm deniz ürünlerini ayağımıza kadar getiriyor bunların içerisinde tatlı su çipurası olarak bilinen tropik tilapia afrika balığı da bulunuyor.




Restoran şefi daha önce Surplus,Gelik Balık gibi daha birçok restoranın kuruluşunu yapmış Cafer Oruç usta'nın speciali sıcak servis edilen dışı lagos balığı içinde karides,mantar,ceviz gibi ürünlerin bulunduğu lagos lokumunu özellikle tavsiye ediyorum tadı damağımda kalan lezzet.Yemekleri yerken kesinlikle Cafer usta ile muhabbet etmenizi tavsiye ederim çok tatlı,sevecen aynı zamanda tam bir usta kendisi '' bana çalıştığım yerde kimse karışamaz'' diyor öyle de olmalı usta dediğin:)

İşletme sahibi Kaan Bey,''Kadın eli değen herşey birbaşka farklı oluyor'' diyor gerçekten öyle mutfaktan gelen lezzetlerin bir kısmında emeği bulunan Alin Avadan kendisi Ermeni asıllı becerikli mi becerikli bir o kadar da cana yakın hoş sohbetli bu işe hobi olarak başlamış onun yaptığı ermeni mezesi olan topiklerden mutlaka tatmalısınız.

Çocuklarıda unutmayan restaurant Astronot yemeği sunuyor.Çoçuklar içinde ilginç bir konsept olduğu kesin.

Astronot Yemeği




Gezgin çift restaurantın giriş kısmına seyahat fotoğrafları,seyahat önerilerinden oluşan küçük bir seyahatname hazırlıyorlar.

Kaan Bey özellikle 3 defa off the records dediği için yayınlayamayacağım ama küçük bir tüyo vereyim mekanın açışılı çok yakında ve değişiklik olmazsa yine tanıdık simalardan bir bayan eli değecek gibi duruyor.


Florya Menekşe sahilinde bulunan balıkçılardan çok farklı bir konseptle ön plana çıkan daha şimdiden iş dünyasını ağırlamaya başlamış olan bu restaurantın ve gezgin çiftlerin başarılı olacağına inanıyorum heyecanınız hep ilk günkü gibi kalsın.Alternatif damak tadı arayanların bir numaralı restaurantı olacağı kesin.

Adres:Senlikkoy, Istanbul caddesi, No:35 Menekşe Florya
 Tel No: 0 542 251  72 54
0 212 540 1195




10 Eylül 2014 Çarşamba

Kurban Bayramın'da İstanbul Tarihi Yarımada Rotası

Kurban Bayramı yaklaşırken İstanbul'da kalacaklar için küçük bir şehir turu yapalım istedim.Bunu neden mi istedim?Mutlaka sizlerde ülkemizi ziyaret eden herhangi bir turistin İstanbul'u bizlerden daha iyi bildiğine şahit olmuşsunuzdur.Ne yazık ki İstanbul'un koşuşturması içinde şehrin güzelliklerini unutuyoruz.Bu durumu tam tersine çevirmek elimizde gelin birlikte aşağıdaki rotaları izleyelim ve bu yazıyı okuduktan sonra hepbirlikte İstanbul'da turist olalım yollara düşüp bir nevi İstanbul'un Fatih'i olup yeniden keşfedelim.

Tarihi yarımada yada sur içi İstanbul Haliç,İstanbul boğazı ve Marmara denizi ile çevrili olan ada İstanbul şehrinin ilk kurulduğu yerdir.Burayı gezmeye kesinlikle en baştan başlamalı Türkiye'nin ilk ve tek üniversitesi olan Beyazıt İstanbul Üniversite'nin önünden geçip hatıra bir fotoğrafı çektirmeli.Benim gibi bu okulda okuyanlar çok şanslılar kocaman bir tarihi ve kültürü içinde barındıran okulun her yanı muhteşem zenginliklerle çevrili okurken ayrıca tarihi de keşfe çıkıyorsunuz.

İstanbul Üniversitesi Ana Kapısı tadilattan sonraki görüntüsü


Üniversitenin hemen arkasında bulunan Mimar Sinan'nın harika eserlerinden biri olan Süleymaniye Cami'sini gezdikten sonra hemen yanıbaşındaki Kanuni Sultan Süleyman,Hürrem Sultan'nın türbelerinin ve saray çalışanlarının mezarlarının bulunduğu kabristanı mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan harika eserlerden biridir :Süleymaniye Cami
Kabristan'a giriş

Süleymaniye'ye gelmişken hemen aşağısında bulunan Haliç, Galata Kulesi ile köprüsünü içine alan İstanbul yarımasını seyredebileceğiniz manzaralı çok uygun fiyata genelde öğrencilerin ve turistlerin uğrak mekanı olan Ağa Kapısı, Cafe Şehrim İstanbul,Mimar Sinan Cafe vb.mekanlarda oturup bu eşsiz manzarada hafif bir sabah kahvaltısı yapabilir,nargile içebilir ya da Osmanlının meşhur şerbetlerinden tadabilirsiniz.
Bu kafelere inerken önünden geçeceğiniz Mimar Sinan Türbesini ziyaret etmeyi unutmayın.




Beyazıt meydanından Sultanahmet Cami'ye doğru inerken İstanbul'un yedi tepesinden biri olan Çemberlitaş Sütunu ve Çemberlitaş hamamı karşımıza çıkıyor bu sırada açıkmış olabilirsiniz bu durumda hani İstanbul'da turist olduk ya turist gibi davranmalıyız o halde ne yapıyoruz Tarihi Sultahmet Köftecisi'nin meşhur asırlık leziz köftelerini tadıp yolumuza devam ediyoruz.Ayasofya Camisinin müzeye dönüştürülmesi sonrasında İstanbul'un ana camisi olan Sultanahmet Cami'ine ulaşıyoruz.Osmanlı padişahı 1.Ahmed tarafından mimar Sedefkar Mehmet Ağa'ya yaptırılan caminin en büyük özelliği 20.000bini aşkın sarı ve mavi süslemeli İznik çinisiyle benzeşmesidir bu nedenle Avrupalılar tarafında Mavi Cami (Blue Mosque) olarak adlandırılıyor.Ayrıca Türkiye'nin 6 minareli 4 camisinden biridir.
6 minareli Sultahmet Cami

Cami'yi gezdikten sonra hemen karşısında bulunan Ayasofya Müzesine geçerken Hürrem Sultan Çeşmesi ve Hamamı'nın önünden geçiyoruz yalnız hamama ziyaret yok hala çalıştığı için isterseniz hamamdan randevu alarak bu tarihi yerde güzel bir hamam sefası yapabilir tarihte yıkanabilirsiniz.

Ayasofya Müzesi ,Bizanslılar döneminde katedral olan daha sonra Fatih Sultan'nın İstanbul'u fethinde Cami'ye dönüştürelen daha sonra 1935 ylında müzeye dönüştürülen Bizanslılardan kalma muhteşem bir eser ve dünyanın en eski katedrali sayılmaktadır.Müzede bulunan eşsiz eserleri gördükten sonra çıkıp Topkapı Sarayı'na doğru yol alıyoruz.

Ayasofya


Osmanlı macunu (Mesir)

Yol kenarında satılan Osmanlı'da şifa niyetine kullanılan 41 çeşit bitkiden yapılan 469 yıllık mesir macunundan yiyerek şifa bulmak adettendir.

Topkapı Sarayı 1478 yılında Fatih Sultan Mehmet Tarafından yaptırılmış 380 yıl boyunca Dolmabahçe Sarayı yapılana kadar Osmanlı devleti padişahlarının resmi ikametgahı olmuştur.



İçeri girer girmez kocaman bir bahçe ile bizi karşılayan sarayın muazzam güzellikte tamda padişahlara yakışan bir manzarası var.




Topkapı Sarayı içerisinden bir görüntü Kuşluk.

Topkapı Sarayında bulunan asırlık eserleri ziyaret ederken şaşkınlık,ürperti tarifsiz zamanlar arası tuhaf bir yolculuk yaşıyoruz. Kaşıkçı elması,Hırka-i saadet kutsal emanetler,Padişah kaftanları,Silahları Portleri vb.eserler bulunuyor.

Topkapı Sarayı'nın bitişiğinde bulunan şirin mi şirin çiçeklerle süslü Ayasofya Konaklarını ziyaret edip fotoğraf çektirmelisiniz.




Ve sonunda en ilginç hikayesi olan Yerebatan Sarnıcı'na geliyoruz.Turistlerden oluşan uzun bir kuyruk gözümüzü korkutsa da 10 dakika sonra biletimizi alıp aşağı doğru iniyoruz.Sarnıç'ın hemen yanında bulunan bir köşede isterseniz saray kıyafetleri giyinip hatıra fotoğrafı çektirebilirsiniz.

İçi karanlık loş bir ışıklandırma yapılmış rutubet kokusu ve kimi zaman üstten damlayan sular eşliğinde sarnıcı gezerken alt kısmında bulunan gölette oluşan kocaman balıklar dikkat çekiyor ne zamandan beri burada yaşıyorlar bu karanlıkta nasıl yaşıyorlar? diye bir düşünce kafamızı kurcalayıp duruyor.
Yerebatan Sarnıcı Bizanslılar tarafından şehir halkının ve büyük sarayın su ihtiyacını karşılamak için yapılıyor halk bu gösterişli sarnıcı çok gizli bir mabede benzetiyor bu nedenle o dönemde Yerebatan Sarayı olarak adlandırılıyor.

İçinde suyun üzerinde paralel düzende sıralanan 360 sütun bulunan sarnıç uçsuz,bucaksız gizemli bir görüntüyle karşımıza çıkıyor .

Burada Medusa başı olan heykellere rastlıyoruz ilginç olan heykellerinin başlarının ters yada yan yatmış olması bu eserler aynı zamanda bize o dönemdeki dini inancı da anlatıyor.Medusa yeraltı dünyasının üç Gorgono'dan biridir.Ah Medusa ne güzel kadınmış zamanında öyle güzelmiş ki,Zeus'un oğlu Perseus'a aşık olur fakat Perseus'u bu arada Athena'da Perseus'u seviyor ve Medusa'yı kıskanıyormuş bu yüzden Athena Medusa'nın saçlarını yılana çevirip ona bakan herkesin taşa dönüşmesini sağlamış ve daha sonra Medusa'nın başını keserek onun bu gücünden yararlanarak birçok düşmanını taşa çevirdiği söylenen Yunan mitolojisine ait ilginç bir hikayedir.

Hikayesi olan şeyleri hep severim.Sarnıçta ayrıca bir sutünda oyuk bulunmakta burada bulunan olukta parmağımızı 3 kez çevirdiğimizde Yılan bilgeliği yani ''Medusa'nın üçünçü gözümüzü açtığına ve spiritüel bir güç ile büyük bilgeliğe yaratıcı  bir güce kavuşulacağına inanılıyor'' ben denedim etkisini bakalım nezaman göreceğiz.




Sarnıçın gizemli görünümü

Ters dönmüş Medusa başı

Yerebatan Sarnıcından çıktıktan sonra yarımada turunu tamamlamak için Gülhane Parkından geçip,Sarayaburnu Golden Horn (Altın Boynuz) manzarası eşliğinde Galata Köprüsü'ne inip buradan1 veya 1,5 saat civarında süren tekne turlarına katılıp,denizden şehrin güzelliğine birkez daha tanık oluyoruz bu turu günbatımına doğru tavsiye ediyorum çünkü boğazda ve denizin ortasındayken şahit olduğunuz günbatımı harika oluyor.

Galata Kulesi




Tekneden Ortaköy Camii

Çırağan Sarayı


Güzel bir tekne turu sonrası muhtemelen açıkmış olacaksınız bu nedenle Galata Köprüsü üzerinde bulunan salaş restorantlarda balık yiyebilirsiniz yada biraz daha lüks Haliç manzaralı mekanlar tavsiye edebiliriz Kebap için;Hamdi Restoran (fıstıklı kebap mutlaka denemelisiniz),Osmalı mutfağı için;Pandeli Restaurant ve özel tatlar için;Surplus Restaurantı tavsiye ederim ayrıca ilginç ve yeni açılan popüler bir mekan istiyorsanız Sirkeci'de bulunan Can oba Restoran şu günlerde aşırı ilgi çekiyor.

Canım güzel yarımda gezildikten sonra olurda zaman kalırsa ve çok geç olmazsa alışveriş için Kapalı Çarşı,Mahmutpaşa ziyaret edilebilir veya başka birgün ziyaret edilebilir.