Tadı damağımda kalan ülke diyorum çünkü tura dahil olduğumdan bu güzel ülkeyi bir gün ayırabildim.Kendini ismi ile anlatan ülke bir tarafı dağ diğer tarafı deniz ''Monte- dağ'', '' negro - deniz'' demek.Yugoslavyayı oluşturan 6 devletten biri olan Karadağ savaş sonrası Sırbistan ile Yugoslavya adıyla yaşamaya başlıyor daha sonrasında halk oylamasıyla Sırbistan'dan ayrılan bu ülke kendi demokratik cumhuriyetini kurmayı başarmış.
Avrupa birliğine henüz adaylık sürecinde bulunan Karadağ Türkiye ile vize muafiyet anlaşması var .Karadağ'a gitmek için Thy ile direk Podgorica'ya uçup,ordan kısa bir yolculuktan sonra Kotor ve Budva'ya ulaşabilirsiniz.
Hırvatistan ile arasında küçük bir sınır kapısı bulunan bu ülkeye giriş yaptıktan hemen sonra ilk ziyaretimizi Kotor kalesine yaptık tarihi surlarla çevrili bu şehir ve bu manzara çoktan aklımızı başımızdan almıştı.
Bu kaleye tırmanıp Kotor şehrini kuş bakışı seyretmek mümkün toplamda 1,5 saatlik bir tırmanış dinlenme vs derken 2,30 saat vaktinizi alabilir kısıtlı zamanımız olduğundan biz şehri gezmeye karar verdik.
Surlarla kaplı bu harika şehre girmek için heyecanlanırken fotoğraf çekme tutkum yüzünden yine geç kalan ben oluyorum ekibe yetişmek için koştururken kapıda beni beklediklerini görüyor özür dileyerek onlara katılıyorum ve şehrin 3 giriş kapısından biri olan ana kapısından içeri giriyoruz.Şehre girer girmez kendinizi adete Ortaçağ'ın içinde bulu veriyorsunuz.Adriyatik kıyısına saklanmış Unesco tarafından özenle korunan bu şehir Venedik mimarisine ait izleri taşıyor.Şehre girer girmez üstünde saat bulunan utanç duvarı karşımıza çıkıyor o zamanlarda insanları cezalandırmak için şehrin meydanında bulunan bu duvara bağlarlarmış bende kendi kendimi cezalandırdım kollarımı duvara bağladım elbet vardır benimde her insan gibi bir kabahatim dedim bir nevi günah çıkarma :) bu kadar şaka yeterli :) Karadağlıların dünyanın en uzun insanları olduğunu biliyormuydunuz? Gerçekten kadınları da erkekleride oldukça uzun ve iri yapılıydılar.
Dağın eteklerine doğru uzanan bu yapılar şehre bir ahenk ve masalsı görünüş kazandırmış.Rehberimizin anlattığına göre Karadağlılar güya çok tembellermiş şehirde satılan hediyelik eşyalarda da maddeler halinde Karadağlıların tembel olduğunu belirten süs eşyalı tablolar mevcut.Bir Karadağlı yatağının yanında hep bir sandalye bulundururmuş neden mi? uyandığında da oturup dinlenmek istermiş. Buna benzer hikayeler dilden dile dolaşıyor bu şehirde.
Kilisenin içi hiç bozulmadan korunmuş eserlerle dolu içeri girdiğiniz de ruh haliniz mutlaka değişecektir. |
Kilise'nin balkonundan |
Yine turdan ayrılınca bir ara şehirde kaybolmuştum bu görüntüden oradan... |
Heryerin bir ruhu olduğuna inanan ben burada da mum yakıyor duamı ediyorum. |
En çok ilgimi çeken saçları beyazlamış bu tablo oldu.
Son bir fotoğrafla bu masala elveda derken gece hayatıyla özel yat partileriyle ünlü Budva'ya ulaşıyoruz.
Uzun bir sahil şeridi başlıyor ilk kısımda tekneler sonrasında lüks yatlar ve ellerinde gizli yat partilerinin giriş davetiyelerinin bulunduğu birbirinden seksi kıyafetli kızlar herkese değil yalnız gözlerine kestirdikleri kişilere bu davetiyeleri verip akşam yat partisine bizi de davet ettiler gitmedik tabiki daha Dubrovnik'e geri dönecektik.
Budva plajını çok yapay buldum denizi beğenmedim sıcak havada denize girmeme rağmen değişen hiçbirşey yoktu |